10 Mart 2019 Pazar

Almanya'nın bir ulus inşası modeli olarak Türkiye'ye bakışı

Alman basınında Türkiye'ye adanan haber ve makalelerin sayısı, Birinci Dünya Savaşı'nın sona ermesini takip eden birkaç yılda zirveye ulaşmış. Stefan Ihrig, okuyucuyu düşünmeye zorlayan Atatürk in Nazi Imagination isimli kitabında, Birinci Dünya Savaşı'ndan yenilgiyle çıkan Almanya'nın yeni bir ulus inşası sürecinde, Atatürk önderliğindeki Kurtuluş Savaşı'nı ve Cumhuriyet tasarımını örnek aldığını ileri sürüyor. Ihrig, bu süreçte Almanya'nın, itilaf devletine karşı direnen Türk insanını, bir mağlubiyet olarak görülen Versailles Antlaşması'nın zincirlerini kırmak için bir ilham olarak gördüğüne dair deliller sunuyor. Tabi ki iki olgu arasında nedensellik kurmayı engelleyen tarihi gerçeklerden biri, Nazi Almanyası'nın 1934-1944 yılları arasında tek parti Türkiyesi'ne oranla son derece anti-demokratik bir rejim olması. Yine de bu durum, Andrew Mango'nun yirminci yüzyılın en büyük ulus inşacısı olarak nitelediği Atatürk'ün ve O'nun devlet yönetimi modelinin, farklı devletler tarafından en azından bir kıstas alındığına dair ipuçları verebilir. Bununla bağlantılı olarak, yürütmenin tepesinde bulunan ve ulus-devleti inşa eden elite büyük bir rol vermesinden dolayı, bu modelin çok farklı saikler için kullanıma açık olduğu gerçeği, akılda tutulması gereken bir diğer nokta olarak karşımıza çıkıyor.

Ihrig'in de belirttiği gibi, 'Anadolu'da önemli bir şeylerin olup bittiğine dair haberler', Almanya'ya İngiliz ve Fransız haber kaynakları tarafından sağlanıyordu. Bu haberler daha sonra Alman yazılı basını tarafından yorumlanarak haberleştiriliyordu. Dolayısıyla, haberlerin gerçeklere dayanmasına dair şüphelerine, bunların belirli gazete ya da dergilerin politik saikleri ekseninde yontulduğu gerçeği de eklenmeli. Ne olursa olsun, Alman basınının halihazırda önyargı filtrelerinden geçirilmiş bu haberleri yeniden yansıtması, Türkiye'de olup bitenlere yer vermeye yönelik gayretleri ve dolayısıyla konunun Almanya açısından taşıdığı önemi de gösteriyor.

Aşağıda, Almanya'da o dönemde yayımlanan ve hicivsel ögelere yer veren haftalık yayın Kladderadatsch'teki bazı görseller yer alıyor. Çizimlerdeki yazıları da İhrig'in kitabından mealen çevirdim:

Fransızlar Lozan'da: Küçük kardeş John, senden hilali çaldığımı düşünmüyorsun, değil mi?

"Medeniyetin zirveleri, Türk-Yunan harbinde".
"Muhteşem! Harika! Sevgili Poincare, cesetlerden ne kadar kazandığımızı hesapla!"

"Barışçı Tarihçi". "Savaş, barışçı ruha karşı işlenen bir suç olduğunda, [bu suçu işleyen] bir ulus en şeytanca adaletsizliğe katlanmalı ...
(ve Mustafa Kemal üzerinde 'vatanın gücü ve sevgisi' yazılı bir kılıçla gelir)"

"Bir Barış Anlaşmasının Gözden Geçirilmesi, bugün önem taşıyan şey bu!"
Ama adam akıllı bir gözden geçirme nasıl olur?
Bunu tarihçilere mi yaptırmalı?
Yoksa bu işi, paragraflarda ufak değişikler yapılmak üzere diplomatik konferanslara mı bırakmalı?
Belki de bu iş, ilgili devlet adamlarının fısıldamalarıyla çözülür?
"Hayır, safsata, palavra! Bu saçmalıktır!" dedi Bismarck. "Bunu, Türklerin Sevr'de yaptıkları gibi yapın!"

"Türk", dirilerek mezarından çıkıyor.

Dr. Joseph Wirth: "Enteresan! Antant devletlerine telefon ettiğimde, rahatsız edici bir cızırtıdan başka bir şey duyamıyorum."
Mustafa Kemal Paşa: "Müsade ederseniz bir bakayım". (Ahizeye doğru) "Ben Kemal Paşa! Lanet olsun! Tekliflerinizi ne zaman ileteceksiniz?" Cevap: "Derhal, hemen!"
Kemal Paşa (Dr. Wirth'e hitaben): "Gördüğünüz üzere, işte böyle konuşulur".

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sosyal bilimler, doğa bilimleri ve 'ilerleme' üzerine

Hobbes, Hume ve Pareto gibi sosyal bilimcilerin, teorilerini klasik fiziğin varsayımlarını ödünç alarak geliştirdikleri söylenebilir (en azı...